

PROFESYONEL AVUKATLIK HİZMETLERİ

Tüm hukuki süreçlerinizde sizlerle beraberiz

MADDİ HASARLI TRAFİK KAZASI NEDENİYLE DEĞER KAYBI VE ARAÇ MAHRUMİYET ZARARLARININ TAZMİNİ
Trafik kazası, araç kullanmanın belli bir oranda tehlike barındırması nedeniyle çok sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bazen sürücü olarak tüm kurallara uyduğunuz halde bile trafik seyrinde, karşı tarafın kusurlu hareketi sonucu zarara uğrayabilirsiniz. Bu konuda öncelikle maddi hasarlı trafik kazalarını inceleyeceğiz.
Maddi Hasarlı Trafik kazası yaptım nelere dikkat etmeliyim ?
Trafik kazası yaptığınızda öncelikle kazanın oluş şeklini anlamaya çalışarak etraftaki tabela levha gibi belirleyici kuralları incelemeniz gerekmekte. Daha sonra araçları hareket ettirmeden kazayı, kaza yerini varsa fren izi ve delilleri fotoğraflamanız gerekmektedir. Bizler avukat olarak sürecin en başında yani kaza geçirmenizle birlikte sürece dahil olarak kazanın oluş şekli, kural ihlali ve kusur durumuna ilişkin müvekkilleri bilgilendirmekteyiz. Hak kaybı yaşamamak adına sürecin en başından trafik kazalarında uzman ve sigorta hukuku alanında çalışmış bir avukattan hukuki destek almanız çok önemlidir.
Trafik Kazası Tespit Tutanağı Düzenlenirken Nelere Dikkat Etmeliyim ?
Hazine Müsteşarlığının 2007/27 sayılı Genelgesi ile, yalnız maddi hasarla sonuçlanan trafik kazalarında, taraflara anlaşma hakkı sağlayan bir yöntem oluşturulmuştur. Bu yönteme göre, 01.04.2008 tarihinden itibaren Trafik Kanunu’na uymak koşuluyla kazaya karışan kişiler aralarında anlaşarak “Trafik Kazası Tespit Tutanağı” yerine geçecek anlaşma tutanağını düzenleyebilmekteler. Bu şekilde düzenlenen tutanak, trafik zabıtasınca düzenlenen “Trafik Kaza Tespit Tutanağı” hükmündedir.
Bu düzenleme gereği polis çağırmadan da maddi hasarlı trafik kaza tespit tutanağını taraflar olarak doldurmanız mümkündür. Bu durumda kazanın oluş şekli ve yaptığınız ilk değerlendirme sonucu kazanın neden kaynaklandığına ilişkin beyanlar hanesine bu bilgileri yazmanız gerekmektedir.
Yargıtay’ a göre Kaza tespit tutanakları, tek başına, hüküm kurmak için yeterli değildir. Bu belge aksi ispat oluncaya kadar maddi durumu belirleyen ve itiraz halinde denetlenmesi gereken bir belgedir. Birçok olayda kaza tespit tutanağının hatalı kusur değerlendirmesi barındırmasıyla karşı karşıya kalmaktayız. Kaza tespit tutanağındaki tespitlere yönelik bir itiraz var ise yine avukatınıza danışarak konu ile ilgili itiraz etmeniz gerekmektedir. Peki itiraz nasıl yapılacak ? E- Devlet sistemi üzerinden kusur raporuna itiraz edilmesi sadece iki araç sigortacısının da aynı olması halinde mümkün olup uygulamada çok karşılaşılan bir durum değildir. Sigortacılar farklı ise Sigorta Bilgi Merkezine 5 iş günü içerisinde ilave delil ve belge sunarak itiraz edebilirsiniz. Bu süre aşılmışsa ve sonuç alınamamışsa genel mahkemelerde kusur yönünden bir tahkikat yapılmalıdır. Karşı tarafta oluşan zarar sigorta teminat kapsamında karşılansa bile kazada kusurlu olduğunuz tramer kaydında yer alacağından bir sonraki dönem sigorta için daha fazla prim ödeyerek aracınızı sigorta ettirmek zorunda kalabilirsiniz. Bu nedenle kaza sonucu hak kaybına uğramamak, kusursuz veya daha az kusurlu olunmasına rağmen karşı tarafın zararını karşılamak zorunda kalmamak için kusur durumuna itiraz sürecinin titizlikle yürütülmesi gerekmektedir.
Kazada Kusurlu İsem Zararı Sigorta Şirketi Karşılar Mı ?
Kazada %100 kusurlu taraf iseniz ve kusur durumuna itiraz da sonuç vermezse karşı tarafın uğramış olduğu zarar; değer kaybı ve ikame araç bedeli, kazanç kaybı talepleri söz konusu olacaktır. Bu zararlar için sizin yaptırmış olduğunuz araç trafik sigortası ZMMS teminat limitleri kapsamında karşı tarafın zararı karşılanacaktır. Fakat teminat tutarını aşan kısım için ve ikame araç talepleri açısından kazada kusurlu olan araç sahibi ve sürücü müşterek müteselsil olarak kendi mal varlığı ile sorumlu olacaktır. Eğer kendi kaskonuzda buna ilişkin genişletilmiş ek kloz var ise değer kaybı teminat tutarını aşan kısım için bu zararlar karşılanabilir. Fakat Sigorta Genel Şartları A.6 Maddesi gereğince Gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zararlar sigorta teminatı dışındadır ve bu tutarlar teminat miktarından karşılanmaz.
Kazada Kusursuz Veya Daha Az Kusurluysam, Eşit Kusurluysam Ne Yapmalıyım ?
Yaşanan kazada kusursuz veya daha az kusurlu iseniz yani karşı tarafta da kusur mevcutsa kaza nedeniyle karşı tarafın ZMMS poliçesi, sürücü ve araç malikinden zararınızı talep edebilirsiniz. Burada tabi zarara neden olanlar ve sigortaya başvuruda sorumluluk sıralı olmayıp her birine birlikte de başvuru yapılabilir. Bu aşamada birçok zarar görenin maalesef ilk başvuruyu herhangi bir hukuki destek almadan sigorta şirketi sitesi üzerinden, mail adresinden veya yazılı başvuru yaptığını, bu başvurularda eksik evrak ve eksik taleplerle hak kaybına uğradığını görmekteyiz. Bu nedenle sigorta başvurusunun da mutlaka danışmanlık alınarak veya avukat aracılığı ile yapılmasını tavsiye etmekteyiz. Çünkü vatandaşların kaza nedeniyle karşısında güçlü, sisteme yön veren ve tüm şartları bilen sigorta kuruluşları yer almaktadır. Bu nedenle sigorta şirketine ilk başvuru da oldukça uzmanlık gerektiren bir işlemdir. Şöyle ki; sigorta şirketine başvuru Sigorta Genel Şartlarında düzenlenmiş olup başvuru ekinde yer alması gereken belgelere kadar detaylı bir düzenleme yapılmıştır. Bu belgelerden birinin eksik sunulması, sigorta şirketinin etkin başvuru ile süre veya talep miktarı açısından temerrüde düşürülmemesi sonucu haklarınızı alamamanıza neden olabilmektedir. Uygulamada birçok başvuruda sigorta şirketi temerrüde düşürülmeden dava açılması halinde davanın dava şartı nedeniyle reddedilmesi, temerrüde düşürülmeyen kısım için davanın kısmı ret olarak sonuçlandırılması mümkündür.
Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce Genel Şartların Ek-6’sında belirtilen tazminat ödemelerinde istenecek belgelerin tamamı ile birlikte ilgili sigortacıya yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigortacının başvuru tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi kısmen veya tamamen karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde ya da tazminat tutarında anlaşma sağlanamadığı hallerde sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinde, kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde ya da zarar görenin ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabileceği gibi uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonuna da başvurulabilir.
Karayolları Trafik Kanunu ;
Doğrudan doğruya talep ve dava hakkı:
Madde 97 – (Değişik: 14/4/2016-6704/5 md.)
"Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir."
Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru için arabuluculuk dava şartı değildir. Fakat Mahkemede dava açmadan önce Türk Ticaret Kanunu 5/A maddesi gereğince sigorta uyuşmazlıklarında da dava şartı arabuluculuğa başvurmak zorunludur. Fakat Trafik kazasında sigorta kuruluşuna yazılı başvuru Karayolları Trafik Kanunu Madde 97 Özel dava şartı olduğundan zorunlu arabuluculuk hükümleri uygulanmayacağına dair Yargıtay 4.HD 2021/23273 E. 2022/901 K. Sayılı OYBİRLİĞİ ile alınan kararı mevcuttur. Kararı değerlendirecek olursak; Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 18. fıkrasında ise özel kanunlarda tahkim veya başka bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna başvurma zorunluluğunun olduğu veya tahkim sözleşmesinin bulunduğu hâllerde, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmayacağı düzenlemesi doğrultusunda davanın dava şartı nedeniyle reddedilmemesi mahkemeye erişim hakkı açısından zarar gören lehine ve önemli bir değerlendirme olacaktır. Bu açıdan kararın yerinde olduğunu düşünmekteyiz. Fakat müvekkillerin hak kaybına uğramaması, haklarını en erken şekilde alabilmelerinin sağlanması amacıyla arabuluculuk yolunu uygulamak faydalı olacaktır.
Sigortaya Başvuru Nasıl yapılır ?
Tebliğ ve ihbarlar Sigorta Genel Şartları C.5 maddesinde düzenlenmiştir.Sigortacıya yapılacak bildirimler sigorta şirketinin merkezine veya sözleşmede yer verilen ilgili temsilciliğine veya sigorta sözleşmesine aracılık yapan acenteye noter eliyle veya taahhütlü mektupla yapılır. Bu düzenleme mevcutken birçok başvurunun mail ortamında, sigortanın kendi sitesi üzerinden yapıldığı görülmektedir. Elbette bu da yazılılık şartını karşılamakla birlikte faiz başlangıcı, temerrüt ve sigorta kuruluşunun maili alıp almadığına ilişkin uyuşmazlıklara neden olmaktadır. Bu nedenle yine başvuru aşamasında da bu hususlara dikkat edilmesi çok önem arz etmektedir.
Kaza Nedeniyle yapılacak işlemlerde Zamanaşımı ?
Zamanaşımı hususu da Genel Şartlar C.8 de düzenlenmiştir. Motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zarar ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Bu düzenleme de kaynağını Türk Borçlar Kanunu Haksız fiil hükümlerinden almaktadır. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre tazminat talepleri için de geçerlidir. Yani trafik kazası aynı zamanda bir suça vücut veriyorsa 2 ve 10 yıllık süreler değil ceza zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Bu durum da daha çok bedensel yaralamalı trafik kazalarında mağdurları koruyucu bir düzenlemedir.
Davanın açılacağı Yer Mahkemesi Nasıl belirlenir ?
Dava açarken yetkinin önceden belirlenerek davanın doğru yerde açılması yargılamanın süresi açısından çok önemlidir. Yetkisiz yerde dava açılması halinde süreç uzayacaktır. Haksız fiilden doğan davalarda yetki Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 16 ‘da düzenlenmiştir.
MADDE 16- "(1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir."
Öte yandan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları düzenlemesinin C.7. hükmü gereği; “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde ya da zarar görenin ikametgahının bulunduğu mahkemede de açılabilir. Uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonuna da başvurulabilir.”
Davanın açılacağı Görevli Mahkeme Nasıl Belirlenir ?
Sigorta sözleşmelerinin hukuki çerçevesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1401-1520. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Sigorta Hukuku Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmesi hasebiyle ticari uyuşmazlıktır. Bu nedenle sigorta şirketine karşı açılacak davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. Sigorta şirketleriyle birlikte şahıslara da açılan dava yine sigorta şirketi husumeti nedeniyle Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmektedir. Sadece sürücü ve araç sahibi kişilere başvuru yapılacaksa Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olup her uyuşmazlıkta yeniden görevli mahkeme incelemesi yapılması gerekmektedir.
Değer Kaybı Hesaplaması Neye Göre Belirlenir?
04.12.2023 TARİHLİ SİGORTA GENEL ŞARTLARI 14.02.2023 TARİHİNDE RESMİ GAZETEDE YAYIMLANAN KARAR İLE ANAYASA MAHKEMESİ TARAFINDAN İPTAL EDİLMİŞTİR. Peki Sigorta Genel Şartları tamamıyla mı iptal edildi ? Hayır sadece değer kaybı hesaplamasını belli bir formülasyona bağlayan KTK Madde 90. ‘da genel şartlarda belirlenen tazminat hesaplamasına yapılan atıf iptal edilmiştir. Bu nedenle diğer hükümler başvuru esasları açısından Sigorta Genel Şartları halen yürürlüktedir.
Zararın Hesabında Neyi Dikkate Alacağız ?
TBK Motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin değer kaybı, işletenin ve kazadan dolayı olası sorumlu diğer kişilerin tazminat borçlarının kapsamı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre "GERÇEK ZARAR İLKESİ" ne göre belirlenecektir.
14 Şubat 2023 Tarihli Resmi Gazete Sayı: 32104 Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2021/82, Karar Sayısı: 2022/167, 29/12/2022 Tarihli kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci fıkrasına eklenen ikinci cümlenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olup ZARAR HESABINDA SİGORTA GENEL ŞARTLARININ UYGULANMASINA İLİŞKİN MADDE İPTAL EDİLMİŞTİR. Sigorta genel şartları düzenlemesi bu nedenle iptal kararı sonrası gerçekleşen kazalar açısından uygulama alanı bulamayacaktır. Sigorta Genel Şartları sürekli yenilenerek her yıl kabul edilmekte ise de iptal davaları ile genel şartlar hesaplaması uygulama dışı bırakılmakta bu nedenle sürekli farklı tarihli kararlar oluşmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği ilkesi kapsamında Kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan Genel şartlar ve iptal kararları her olay özelinde yeniden incelenmelidir.
İptal kararında Mahkemenin değerlendirmesi;
" Motorlu taşıt işletilmesine bağlı olarak üçüncü kişilerin uğrayabileceği motorlu taşıtın değer kaybı zararı, destekten yoksun kalma zararı ve sürekli sakatlık zararı Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlali sonucunda ortaya çıkan zararlardır. Söz konusu zararların tazminine ilişkin sistemin belirlenmesi devletin takdir yetkisi kapsamındadır. Bu bağlamda zorunlu mali sorumluluk sigortasının veya başka bir tazmin mekanizmasının düzenlenmesi mümkündür.Motorlu taşıt işletilmesi, kişilerin ölümüne, bedensel zarara ve eşya zararına uğramasına yol açma olasılığını barındırmaktadır. Ölüm sebebiyle ölenin desteğinden yoksun kalan kişinin bu zararının tazmini ile sürekli sakat kalması sebebiyle bedensel zarara uğrayan kişinin bu zararının tazmini ve eşya zararına maruz kalan kişinin zararının tazmini esasen motorlu taşıt işletenin hukuki sorumluluğu kapsamındadır. Bununla birlikte zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında sigorta şirketinin bu zararlardan dolayı tazminat ödemekle sorumlu tutulması, zarar gören kişinin Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarının Anayasa’nın 5. maddesiyle bağlantılı olarak korunmasının amaçlandığını göstermektedir.Motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin değer kaybı, destekten yoksun kalma ve/veya sürekli sakatlık zararına uğraması hâlinde işletenin ve kazadan dolayı olası sorumlu diğer kişilerin tazminat borçlarının kapsamı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre belirlenmektedir. Uğranılan zararın gerçek tutarının ne olduğu anılan Kanun kapsamında açılan davalara ilişkin yargı kararlarıyla şekillenmektedir. Buna karşılık zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında ödenecek tazminatlar dava konusu kurallara göre belirlenmektedir. Bu çerçevede işleten ve olası diğer sorumluların 6098 sayılı Kanun’a göre hesaplanan tazminat borçlarının kapsamı ile sigorta şirketinin dava konusu kurallara göre hesaplanan tazminat borcunun kapsamı farklılaşabilecektir. Bu da zarar görenin gerçek zararının karşılanamaması riskini ortaya çıkarmaktadır.6098 sayılı Kanun’a göre hesaplanan değer kaybı, destekten yoksun kalma ve sürekli sakatlık tazminatlarının dava konusu kurallara göre hesaplanan değer kaybı, destekten yoksun kalma ve sürekli sakatlık tazminatlarından yüksek bir miktara tekabül etmesi hâlinde üçüncü kişinin zararının, bu zararı teminat altına alması için öngörülmüş olan zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında karşılanamaması söz konusu olabilecektir. Bu durum zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracak ve kara yolu zorunlu trafik sigortasının öngörülmesinin temelinde yatan mağdurun gerçek zararının karşılanması amacıyla bağdaşmayacaktır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralların Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptallerine karar vermiştir. "
Yine konu ile ilgili yaptığımız karar taramalarında Yargıtay’ın istikrar kazanan kararları olduğunu görmekteyiz; (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 11/05/2016 tarih, E.2016/1186, K.2016/5799, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 23.12.2015 tarih, E.2015/9040, K.2015/14908, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 17/10/2011 tarih, E.2010/8927, K.2011/10635, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 05/04/2010 tarih, E.2009/9892, K.2010/3124)
Kazalarda hasar gören araçların, kaza öncesi ikinci el piyasa değeri ile kaza meydana geldikten ve tamir edildikten sonraki ikinci el piyasa değeri arasındaki fark değer kaybı olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle müvekkilin zararının, kazadan önceki değer ile sonraki değer arasındaki farka yani uğradığı gerçek zarar ilkesine göre tespit edilmelidir. Kazayı müteakip tamamen onarılan araç bahse konu tahribatın iz ve emarelerini taşıyacağından onarım sonrası değeri olaydan önceki rayiç değerinden az olacaktır. Araç ne kadar iyi onarılırsa onarılsın hasarsız emsallerinden düşük fiyata alıcı bulacaktır, cari değeri düşecektir. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları açık olup kaza sonrası aracın rayiç değerindeki düşme yani değer kaybı, poliçe limitleri gözetilerek Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kuvertürü dahilinde ve gerçek zarar ifadesiyle değerlendirilmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin 17/7/2020 tarihli ve E.: 2019/40, K.: 2020/40 sayılı Kararı ile, bu maddenin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.YARGITAY'IN YERLEŞİK UYGULAMALARI VE " HAKSIZ FİİLDE GERÇEK ZARARIN ESAS ALINMASI İLKESİ" GEREĞİ ARAÇTAKİ GERÇEK( REEL) DEĞER KAYBI HESAPLANMALIDIR.
YİNE YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ 2021/21252 E. , 2022/5913 KARARINDA;
" Yargıtay uygulamasına göre değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır. Dolayısıyla mahkemece AYM’nin iptal kararı sonrasında verilen 6.10.2020 tarihli kararda bilirkişi raporunda Yargıtay uygulamasına göre hesaplama yapan seçenek yerine, genel şartlara göre hesaplama yapan seçeneğin hükme esas alınması doğru olmayıp 6100 sayılı HMK’nın 363. maddesi gereği kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir."
İkame Araç Bedeli, kar kaybı, araç mahrumiyet tazminatı kalemleri istenebilir mi?
Öncelikle bu kalemler farklı adlar altında yer almakta ise de esasında araç sahibinin aracı onarımda iken aracını kullanamamasından kaynaklanan zararını ifade etmektedir. Bu hususta da Türk Borçlar Kanunu haksız fiil hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
Araçları hasar görmüş ve kazada daha az kusurlu veya kusursuz olan müvekkiller,danışanlar onarım süresinde aracından mahrum kalmaktadır. Bu nedenle aracı kullanamadığı gün sayısı kadar araç kiralama rayici tespit edilerek bu bedelin de zarar görene ödenmesi gerekmektedir. Fakat bu zarar kalemi ZMMS kapsamında değildir. Sigorta Genel Şartları A.6. Teminat dışında kalan haller olarak düzenlenmiştir. Gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zarar verici olguya bağlı olarak oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talepleri sigorta teminatı kapsamı dışındadır. Bu zarar için araç sürücüsü ve araç malikine karşı icra takibi veya dava yoluna başvurmak gerekmektedir. Yine alanında uzman bir avukattan yardım alınması halinde hem sigorta şirketine karşı değer kaybı hem de ikame araç bedeline ilişkin süreçler birlikte yürütülebilmektedir.
İkame araç kiralamadım yine de araç mahrumiyet bedeli talep edebilir miyim?
Evet, bu zararın ortaya çıkması için aracınız onarımdayken araç kiralamanız veya zararı belgelemeniz zorunluluk arz etmez. Belgelemeniz halinde tabi ki bu durum ayrıca değerlendirilecektir. Çünkü aracın onarımda kaldığı makul süre hesabı dikkate alınmaktadır. Bir de kendi kaskonuzun ikame araç klozu kapsamında onarım suresinin belli bir bölümünde ikame araç verilmesi halinde bu tazminata hak kazanma hususu tartışma konusu olabilmektedir. Bu açıda Yargıtay’ın verdiği bir karara henüz erişmemiş olmakla birlikte kaskonun vermiş olduğu ikame aracın bu zararı ortadan kaldırmayacağı kanaatindeyiz. Sonuç olarak ikame araç kendi kasko sigortamız kapsamında verilen bir güvence olup karşı tarafın sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Bu hususa ilişkin de takip ettiğimiz davalarda aleyhe bir mahsup yapılmaması ve aksine yerleşmiş bir uygulama olmaması bu tespiti desteklemektedir.
BU YÖNDE YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ 2021/26777 E. , 2022/11236 KARARINDA;
"Davacı vekili, davacıya ait araca, davalıların maliki ve sürücüsü oldukları aracın çarpması sonucunda araçta hasar meydana geldiğini belirterek, araçta meydana gelen maddi hasar, araç değer kaybı ve araç mahrumiyet bedelinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Kural olarak haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil sebebiyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50'nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı tarafından araç kiraladığına dair belge veya ödeme belgeleri sunulmasa da hakim zararı belirleyebilir. Bu durumda mahkemece, davacı aracında oluşan hasarın niteliğine göre makul tamir süresinin belirlenmesi, ihtiyaçları için aracı kullanamamaktan doğan ve bu süre içinde davacının (ikame araç) ödemesi gereken bedelin ne olacağı konularında alınan bilirkişi raporuna göre davacının araç mahrumiyet bedeli talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davacının bu talebini objektif kriter ve delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir."
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ 2016/7477 ESAS, 2017/1692 KARAR SAYILI İLAMDA;
"Hükme esas alınan 07.11.2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda aracın hasarına dair dosyaya sunulan 23.09.2014 tarihli fatura tarihini esas alarak 30 gün tamirde kaldığı belirtilerek kazanç kaybı hesabı yapılmıştır. Araçtaki hasarın durumu, resim, fatura ve dosyada mevcut diğer belgeler birlikte değerlendirilerek aracın kaç günde tamir edileceğini makine mühendisi bilirkişisi kendisi belirlemeli ve buna göre kazanç kaybı hesabı yapılmalıdır. Mahkemece makine mühendisi bilirkişiden aracın hasarının onarım süresi hususunda rapor alınarak sonucuna göre kazanç kaybının belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir."
Kazada Birden Fazla Araç Zarar Görmüşse Zarar Veren Aracın Sigorta Kuruluşu Zararı Neye Göre Karşılayacaktır ?
Kazada birden fazla aracın zarar görmesi ve sadece bir kusurlu aracın bulunması uygulamada oldukça sık karşılaştığımız ve hak kaybına neden olabilen bir durumdur. Kazaya neden olan aracın ZMMS kaza başına teminat kapsamı belirli olup her yıl bu limitler güncellenmektedir. Kazada oluşan zarar teminat limitinin altında ise herhangi bir sorunla karşılaşılmadan zararlar ödenecektir. Fakat zincirleme kazalarda araç marka modele göre araçların fiyatı, onarım işçilik, parça bedellerinin son yıllarda oldukça artması nedeniyle kaza başına teminatın gerçek zararın çok altında kaldığı görülmektedir. Bu durumda sigorta şirketi ilk başvurana tüm teminatı ödeyemeyecektir. Sigortanın bu ödemesi iyiniyetli ise yapılan ödeme geçerli sayılıp sigortanın sorumluluğu sona erecektir. Fakat burada sigorta şirketi iyi niyeti ispat külfeti altındadır. Uygulamada mahkeme veya tahkim komisyonu kararına istinaden yapılan ödemeler iyiniyetli kabul edilmektedir. Burada tabi zarar neden olanlar ve sigortaya başvuruda sorumluluk sıralı olmayıp her birine birlikte de başvuru yapılabilir. Fakat tahsilin kolay olması açısından önce sigorta şirketinden tahsil etmek daha kolay olacaktır.
Birden fazla zarar gören araç var ise değer kaybı ödemeleri garame hesabına göre yapılarak ödenmektedir. Garame hesabına göre payınıza düşen tazminat gerçek zararı karşılamıyor ise sürücü ve araç sahibine gidilerek zararın tazmini mümkündür.
Sigorta Tahkim Komisyonu ya da arabuluculuk ve dava yolu mu daha elverişlidir ?
Bu konuda kesin bir değerlendirme yapmak mümkün değildir. Her olay özelinde başvuru usulleri arasında değerlendirmenin yeniden yapılması gerekmektedir. Sigorta tahkim komisyonunda davadan çok daha hızlı bir şekilde sonuç almak mümkündür. Yapılan değerlendirmede sigorta açısından sigortanın yapacağı bir ek ödeme çıkmaması halinde sigorta tahkim kesinlik sınırı altında kalan dosyalarda itiraz mümkün olmakla birlikte dava açılmasının önü bu anlamda kapanmış olacaktır. Sigorta Tahkim Komisyonunda sadece sigortaya karşı başvuru yapılabildiğini de göz önüne almak gerekmektedir. Ayrıca sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru yaparken ZMMS kapsamı dışında sigorta kuruluşunun tahkime üye olup olmaması da araştırılmalıdır.
Arabuluculuk yolunda ise taraflar uyuşmazlığı belirleyip menfaat temeliyle ortak bir çözüme varabilmektedirler. Tabi burada tarafların ortak iradesi ve anlaşmaları ön şarttır. Kusurlu olan taraf açısından bakıldığında arabuluculukta anlaşılması halinde çok daha az zarar kalemi ile karşılaşılmaktadır. Yargılamaya dökülmesi halinde dava ticaret mahkemesinde görüleceği için hem vekalet ücretinin yüksek olması hem de yargılama harç ve giderleri gibi tutarlar zararın üzerine eklenmektedir. Yasal faiz oranının Haziran 2024 ayı itibariyle de %24 olarak uygulanması da dikkate alınarak tüm süreç değerlendirilmelidir. Zarar gören açısından bakıldığında ise arabuluculukta anlaşma sağlanması halinde çok daha kısa bir süreçte alacağına kavuşma ve ilam niteliğinde de alacağını icra edebilme hakkını kazanmaktadır. Tarafların arabuluculukta anlaşamaması halinde ise yine zarar gören hakları dava sürecinde de titizlikle takip edilerek kısa sürede sonuçlanması sağlanabilecektir.
Maddi hasarlı trafik kazalarının, oldukça detay bilgi barındırması, karmaşık ve teknik bir uyuşmazlık olması nedeniyle her olay özelinde ayrı değerlendirmeye matuf bir süreç işlemektedir. Bu nedenle hak kaybı yaşamamak ve zararlarınızın hakkaniyete göre tazmini açısından bu alanda uzman bir avukattan hukuki yardım almanız oldukça önemlidir.
Av. Arb. Edanur ŞAFAK YAVAŞİ
